13 Ekim 2025 Pazartesi

Türk Kadınının Rolü ve Türk Tarihinin Kökenleri-Yılmaz Parlar

  

Aydınlar Ocakları 53. Şura'sında Türk Kadınının Rolü ve Türk Tarihinin Kökenleri Konuşuldu

Aydınlar Ocakları'nın 10-11-12 Ekim 2025 tarihlerinde düzenlediği 53. Şura Toplantısı'nın ikinci gününde, Prof. Dr. Mualla Uydu Yücel ve Op. Dr. Tuğrul Kihtir önemli konuşmalar yaptı. İki konuşmacı da, Türk tarihi, kültürü ve birliği üzerine yaptıkları vurgularla dikkat çekti.

Prof. Dr. Mualla Uydu Yücel: "Türk Birliği'nin Temel Taşını Kadınlar Döşeyecek"

Tarihçi Prof. Dr. Mualla Uydu Yücel, Kazakistan'da geçirdiği yıllara değinerek başladığı konuşmasında, Türk tarihinde kadının merkezi rolüne dikkat çekti.

Kadın ve Erkek Yan Yana: Türk kültürünün, kadın ve erkeği doğuştan gelen özelliklerine göre hayatı paylaştıran bir yapıya sahip olduğunu belirten Yücel, "Biz hep yan yana, gönül gönüle gidiyoruz" dedi.

Tarihi Misyon: Türk milletinin aynı yüzyılda farklı coğrafyalarda birden fazla devlet kurabilen tek millet olduğunu ifade etti.

Kadın Ailenin, Aile Devletin Teminatıdır: "Bugün burada olan herkesi yetiştiren kadındır" diyen Yücel, kadını ailenin, aileyi ise devletin teminatı olarak tanımladı. Kültürün ve değerlerin aktarımında kadının birinci derecede rol oynadığını vurguladı.

Türk Dünyası Kadınlar Birliği: Kurduğu Türk Dünyası Kadınlar Birliği ile farklı coğrafya ve mesleklerden kadınları bir araya getirdiklerini anlattı. "Balkanlardan Tanrı Dağları'na kadar her coğrafyadan kadın 'buradayız' diyor" ifadesini kullandı.

Çağrı: Kadınların annelik misyonu ve toplumu bilinçlendirmedeki rolüne işaret eden Yücel, "Kadınlar olarak Türk birliğinin oluşmasında en önemli rolü kadınların oynayacağına yürekten inanıyorum" diyerek sözlerini tamamladı.

Op. Dr. Tuğrul Kihtir: "Türk Tarihi 24 Bin Yıllıktır, Genetik Bunu Kanıtlıyor"

Op. Dr. Tuğrul Kihtir ise yaptığı çarpıcı konuşmada, Türk tarihinin kökenlerine ve genetik biliminin bu konudaki kanıtlarına odaklandı.

Tarihin Çarpıtılması: Türk tarihinin 1071'le sınırlandırılmasına tepki gösteren Kihtir, Atatürk'ün Türk Tarih Kurumu'nu kurarak Türk tarihini "saklandığı kutudan çıkardığını" ancak 1941'de müfredattan kaldırılarak Avrupa merkezli tarihin okutulmaya başlandığını iddia etti.

Anadolu'nun Kadim Türk Yurdu: Anadolu'daki Göbekli Tepe, Karaz ve Kur-Aras kültürlerinin Türkler tarafından kurulduğunu öne sürdü.

Genetik Kanıtlar: "Genetik yalan söylemez" diyerek, genetik araştırmaların Türklerin antropolojik ve genetik yapısının günümüzden 24.000 yıl önce Altay-Sayan bölgesinde (Angara Nehri civarı) şekillendiğini gösterdiğini belirtti.

Türkler, Asya'nın Beyazlarıydı: Türklerin "Asya'nın beyazları" olduğunu ve Avrupa'nın genetik havuzunun büyük ölçüde Türk kökenli gruplar (R1b gibi) tarafından şekillendiğini, bu genetik izlerin Almanlardan İngilizlere kadar birçok toplumda görüldüğünü iddia etti.

Etrüskler ve Diğer Bağlantılar: Etrüsklerin Türk kökenli olduğunu, tanrıçaları "Turan"ın isminin bunun kanıtı olduğunu savundu. Ayrıca Koreliler ve Japonların da ana Türk kitlesinden ayrılmış boylar olduğunu öne sürdü.

Çin Kültürüne Etki: Çin kültüründeki Gök Tanrı inancı gibi unsurların Türklerden geçtiğini iddia ederek, Türk medeniyetinin kadim ve kurucu rolünü vurguladı.

Şuranın ikinci günü, Türk milletinin geçmişinden güç alarak geleceğe yönelik perspektiflerin, hem sosyolojik hem de tarihsel-genetik boyutlarıyla masaya yatırıldığı canlı tartışmalara sahne oldu.

"Bir Sevdadır Ülkü" Belgeseli Türk Dünyasında Büyük Yankı Uyandırdı

 Nusret Esi’den Anlamlı Vefa

Belgeselin yapımcısı Nusret Esi, bu çalışmanın temelinde ağabeyi Aydın Esi’nin mücadelesinin yattığını vurguladı. 12 Eylül darbesinde gördüğü işkenceler sonucu hayatı değişen Aydın Esi’nin anılarını yazıya döktüğünü belirten Nusret Esi, onun vasiyeti üzerine kitabı değil, filmi hayata geçirdiğini söyledi:

“Rahmetli ağabeyim bana ‘Bu kitabı bastır’ demişti. Ben de ona ‘Abi Türkiye’de kitap az okunuyor, bu film olur’ dedim. O da ‘Tamam film çek’ diyerek onay verdi. İşte bu belgesel, onun emaneti olarak doğdu.”

Çok sayıda birbirinden değerli konuşmacıların ardından plaketler takdim edildi. Toplu aile foto çekimi ve Türk muziği konseyle ikinci gün son buldu.

yilmazparlar@yahoo.com

8 Ekim 2025 Çarşamba

Ümit Özdağ’ın Derdi Ne?-Yılmaz Parlar

  Ümit Özdağ’ın Derdi Ne

Evet, soruyorlar: “Ümit Özdağ’ın derdi ne?” Cevabı son derece net ve berrak: Onun derdi, Türkiye’dir. 

Damarlarında Atatürk’ün Ruhu, Kalbinde Türkiye Sevgisi Var

Damarlarında Atatürk’ün ruhu dolaşan, kalbinde Türk milletine sonsuz sevgi taşıyan bir lider…

Damarlarında akan kanda, Atatürk’ün kurduğu bu cumhuriyete ve Türk milletine duyulan sarsılmaz bir sevgi, sınırsız bir bağlılık ve yeniden ayağa kaldırma azmi vardır.

Onun miting meydanlarında yankılanan sesi, sadece bir siyasetçinin sözleri değil, bir mücadele adamının, bir fikir işçisinin yılmaz davetidir.

Liderlik Cesaret İster, Ümit Özdağ Türkiye’yi Gerçek Liyakatle Buluşturuyor

Ümit Özdağ’ın derdi makam değil, milletin yeniden ayağa kalkmasıTürkiye’nin yeniden akılla, liyakatle, adaletle yönetilmesi.

Bugün Zafer Partisi sadece bir siyasi hareket değil; vatanını seven, aklıyla çalışan, yüreğiyle inanan insanların buluştuğu bir gönül ordusu.
Ümit Özdağ bu ordunun önünde, kararlılığı, bilgeliği ve cesaretiyle bir lider, bir yol gösterici olarak yürüyor.

Liderlik Vasıflarıyla Ümit Özdağ

Netlik ve Dürüstlük

 Siyasetin puslu havasına bulaşmamış, her konuda “doğruyu” söylemekten çekinmeyen, milletine karşı şeffaf bir duruşu vardır. Söylediği her söz, yaptığı her çıkış, araştırılmış, belgelenmiş ve milletin menfaatini esas almıştır.

İlmi ve Aklı Rehber Edinmiş Bir Lider

Sıradan bir politikacı değil, bir düşünce insanıdır. Her politikasının, her projesinin altı sağlam verilerle, bilimsel stratejilerle ve akılcı çözümlerle doludur. Bu özelliği, onu “sözü dinlenen” bir lider haline getirmiştir.

Kararlılık ve Yılmaz Mücadele Ruhu

Hiçbir baskı, hiçbir karalama kampanyası onu Türkiye sevdasından, milli davasından bir adım geri attıramamıştır. Adeta bir “istiklal mücahidi” gibi, inandığı yolda tereddütsüz yürümektedir.

Başkan, partinin aynasıdır

 Zafer Partisi, Ümit Özdağ’ın etrafında şekillenmiş değildir; bilakis, Ümit Özdağ, Zafer Partisi’nin temsil ettiği ülkünün, milli duruşun ve Türkiye sevgisinin en somut yansımasıdır. “Başkan, partinin aynasıdır” sözünün en hakiki karşılığıdır.

Zafer Partisi, Bilimle, Ahlakla, Cesaretle Yükselen Yeni Nesil Hareket

Ümit Özdağ, sadece bir siyasi lider değil; bir bilim insanı, bir vatansever, bir rehber.
Onun liderliğinde Zafer Partisi, cesaretini Atatürk’ten, gücünü milletten, hedefini bilimden alıyor.

Her konuşmasında, her adımında saygı, sevgi ve milli bilinç var.
Bu yüzden Zafer Partisi, yeni bir ruhun, yeni bir Türkiye’nin sembolü haline geliyor.

Atatürk’ün İzinde, Türk Milleti’nin Kalbinde Ümit Özdağ Liderliğinde Bir Zafer Yolculuğu

Zafer Partisi Liyakatin, Bilimin, Vatan Sevgisinin Partisi

Türkiye’nin her köşesinde, akademisyenler, liyakat sahibi bireyler, çalışkan ve azimli gençler, Zafer Partisi’nin saflarına katılıyor.

Zafer Partisi sadece bir siyasi oluşum değil, bir arayışın, özlemin ve inancın adresidir. Bu partiye her geçen gün katılan, yurdunu gerçekten seven elit insanlar boşuna değil.

Onlar, partinin rozetini takarken, sadece bir siyasi tercihte bulunmuyor; bir idealin, yarınlara dair umudun ve “Yeni Bir Türkiye” inşasının neferleri olduklarını beyan ediyorlar.

Çünkü burada etik var, bilgi var, adalet var, vatan sevgisi var.
Her yeni üye, bu kutlu davanın bir parçası olmanın gururunu taşıyor.

Zafer Partisi’ne katılmak, sadece bir partiye üye olmak değil;
Atatürk’ün mirasına sahip çıkmak,
Cumhuriyet değerlerini yeniden yüceltmek,
ve gelecek kuşaklara güçlü bir Türkiye bırakmak demektir.

Neden Zafer Partisi’ne Katılmalı?

Anlamlı Sebepler;

Atatürk’ün izinde yürüyen, milli değerleri savunan bir hareketin parçası olmak.

Liyakat ve bilimin esas alındığı bir siyaset anlayışını desteklemek.

Türkiye’nin geleceği için fikir, emek ve yürek koymak.

Cesur, adaletli ve çalışkan insanların yanında yer almak.

Yeni bir Türkiye idealine katkı sunmak.

Liyakatın ve Aklın Yeniden İktidarı İçin

Liyakatın unutulduğu, kayırmacılığın kol gezdiği bir dönemde, Zafer Partisi, liyakati, bilgiyi ve aklı yeniden Türkiye’nin yönetim merkezine taşıma sözü veriyor.

Tam Bağımsız ve Gerçekten Milli Bir Duruş İçin

Ülkemizin bekası ve milletimizin menfaati her şeyin üzerindedir. Bu duruştan taviz vermeyen tek adrestir.

Sevginin, Saygının ve Kardeşliğin Siyaseti İçin

Kinin, nefretin ve kutuplaşmanın değil; sevginin, saygının ve milli birlik ruhunun siyasetini yapmaktadır.

Gençlere Gerçek Bir Gelecek Vaat Ettiği İçin

Göç ve ekonomi politikalarıyla, gençlerimize kendi ülkelerinde, gururlu ve müreffeh bir gelecek kurma azmindedir.

Sadece Eleştirmek İçin Değil, Çözüm Üretmek İçin Çalıştığı İçin

Her soruna, “Biz olsak ne yaparız?” sorusuyla yaklaşan, somut ve uygulanabilir politikalar üreten bir ekoldür.

Bu davaya katılmak, yalnızca bir siyasi tercih değil,
geleceğe bırakılacak en büyük milli miras olacak.

Ümit Özdağ, ülkesine gönülden bağlı, bilgeliğiyle yol açan, cesaretiyle örnek olan bir liderdir.
Onun liderliğinde Zafer Partisi, sadece bir siyasi parti değil; vatanına inanan insanların buluştuğu bir gönül hareketidir.
Bu yüzden her yürekli, her dürüst vatandaşın bu “Zafer yürüyüşünde” bir adımı olmalı.

Ümit Özdağ ve Zafer Partisi’nin Yükselen İdeali Yeni Türkiye’nin Mimarı

Zafer Partisi, bilgiyle yoğrulmuş cesur bir Türkiye hayalinin adıdır.
Ümit Özdağ bu hayali gerçeğe dönüştürmek için “milletle omuz omuza” yürümeye devam ediyor.

sevginin, saygının, aklın, bilimin, liyakatin ve en önemlisi, sarsılmaz bir Türkiye sevdasının siyasetteki karşılığıdır Zafer Partisi. Ve Ümit Özdağ, bu büyük davanın, bu büyük idealin yılmaz bir neferi ve kutup yıldızıdır. 

Yeni ve Güçlü bir Türkiye’nin inşası, bu idealin zaferiyle mümkün olacaktır.

yilmazoarlar@yahoo.com

27 Eylül 2025 Cumartesi

Ümit Özdağ’dan Washington Zirvesi Değerlendirmeleri-Yılmaz Parlar

  

Ümit Özdağ’dan Washington Zirvesi ve Türkiye’nin Egemenliği Üzerine Çarpıcı Analiz

“Meşruiyetin Kaynağı Türk Milleti”

Cumhurbaşkanı’na meşruiyet kaynağı Türk milletinden başkası olamaz.”

Heybeliada Ruhban Okulu: “Egemenlik Meselesi”

Heybeliada Ruhban Okulu meselesi, sadece bir eğitim kurumu tartışması değil; doğrudan Lozan Antlaşması, devletin egemenliği ve prestiji ile ilgili bir sınavdır. Uluslararası baskılarla açılması, Türkiye’nin bağımsız karar alma gücünü zayıflatır ve gelecekte emsal teşkil ederek yeni tavizlerin yolunu açar.

Rusya ile Ticaret ve Enerji Dengesi

Sivil Nükleer İşbirliği ve Halkbank Dosyası

Boeing, F-35 ve S-400 Belirsizliği

Suriye ve Hamas Dosyası

Ümit Özdağ, Osmaniye’de şehit aileleri ve gazilerle buluşarak toplumsal sorunlara değindi.

Ancak asıl gündemi Erdoğan–Trump görüşmesiydi. Özdağ’ın değerlendirmeleri, Türkiye’nin enerji politikalarından Suriye meselesine, Halkbank dosyasından Heybeliada Ruhban Okulu’na kadar geniş bir yelpazede ele alındı. Özdağ’ın en net mesajı ise şu oldu;
“Cumhurbaşkanı’na meşruiyet kaynağı Türk milletinden başkası olamaz.”

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Osmaniye’de şehit aileleri, gaziler ve engelli vatandaşların temsilcileriyle buluştu. Program sonrası düzenlediği basın toplantısında ise Erdoğan–Trump görüşmesine ilişkin kapsamlı değerlendirmelerde bulundu.

Osmaniye’de Duygusal Buluşmalar

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Osmaniye temaslarında şehit aileleri, gaziler ve engelli vatandaşların sorunlarını dinledi.

Program çerçevesinde ilk olarak Şehit Aileleri ve Gaziler Derneği Osmaniye Şubesi’ni ziyaret eden Özdağ, Şube Başkanı Gazi Durmuş Öksüz ve üyelerle bir araya geldi. Ardından 7 Ocak Engelliler Spor Kulübü Derneği’ni ziyaret ederek Dernek Başkanı Derviş Arslan ve dernek üyeleriyle görüştü.

Ziyaretlerini sürdüren Özdağ, Türkiye Şehitler ve Gaziler Derneği Osmaniye Şubesi Başkanı Mehmet Mutlu ile bir araya gelirken, programını Osmaniye Şehit Polis Aileleri ve Gazileri Yardımlaşma Derneği ziyaretiyle tamamladı. Bu görüşmelerde ortak tema, vatan uğruna bedel ödeyen ailelerin yaşadığı sıkıntılar ve devletin yükümlülükleri oldu.

Washington Zirvesi: “Meşruiyetin Kaynağı Türk Milleti”

Osmaniye temaslarının ardından basın mensuplarıyla buluşan Özdağ, gündemini ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Washington’daki görüşmesine çevirdi.

Özdağ, görüşmenin kamuoyuna yansıyan kısmının sınırlı olduğunu hatırlatarak, “Basında görüşmelerin ‘mükemmel geçtiği’ yazılıyor. Ancak bu mükemmelliğin kimin için olduğu sorusu önümüzdeki süreçte netleşecektir.” dedi.

Trump’ın görüşme başında Erdoğan’ı işaret ederek “hileli seçimleri herkesten daha iyi bilir” sözleriyle konuşmaya başlamasının diplomatik nezaketten uzak olduğunu vurgulayan Özdağ, “Cumhurbaşkanı’na meşruiyet verebilecek tek makam Türk milletidir. Bu açıklama Türk milletine hakarettir ve kabul edilemez.” ifadelerini kullandı.

Heybeliada Ruhban Okulu: “Egemenlik Meselesi”

Toplantıda en çok dikkat çeken değerlendirmelerden biri, Trump’ın Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması talebi oldu. Özdağ bu konuda sert konuştu:

“Eğer bu okul, Patrikhane’nin şikâyeti ve Trump’ın isteği üzerine açılırsa ve bir yükseköğretim kurumuna bağlı olmazsa, Türkiye’nin devlet saygınlığı ağır bir tahribata uğrar. Lozan’a aykırı bu adım, Türk milletinin egemenliğini doğrudan hedef alır.”

Özdağ’a göre bu mesele, basit bir azınlık hakkı değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin istiklal ve egemenliğiyle ilgili bir kırmızı çizgi.

Rusya ile Ticaret ve Enerji Dengesi

Özdağ, Washington’daki görüşmede gündeme gelen enerji ve ticaret başlıklarını da masaya yatırdı. Trump’ın Türkiye’den “Rusya ile ticareti sınırlama” talebine dikkat çeken Özdağ, Türkiye’nin doğalgaz ve petrol anlaşmalarının devletler arası olduğunu hatırlattı:

“ABD’den alınacak LNG, Rusya’dan alınan doğalgaza göre %30 daha pahalı. Bu fark sanayi ürünlerine ve hane halkının giderlerine doğrudan yansıyacaktır. Fabrikalarda maliyetler, evlerde ise ısınma giderleri %30 artacak. Bu durum Türkiye’nin kendi halkını cezalandırması anlamına gelir.”

Sivil Nükleer İşbirliği ve Halkbank Dosyası

ABD ile yapılan sivil nükleer işbirliği anlaşmasına ihtiyatlı bir şekilde yaklaşan Özdağ, küçük nükleer santral teknolojilerinin kullanılabilmesi halinde anlaşmanın fayda sağlayabileceğini ifade etti.

Halkbank davasına da değinen Özdağ, Erdoğan’ın ABD tarafına bir yıllık süre talep ettiğini aktararak, “Bu sürecin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerini yakından izleyeceğiz.” dedi.

Boeing, F-35 ve S-400 Belirsizliği

Özdağ, Türkiye’nin 200’den fazla Boeing uçağı almayı taahhüt ettiği iddialarını gündeme getirirken, F-35 meselesinde ise ABD’nin yeni şartlar ileri sürdüğünü vurguladı.

S-400’ler konusunda ise belirsizliklerin devam ettiğini söyleyen Özdağ, “Türkiye taahhütlerini net bir şekilde ortaya koyarken, Amerikan tarafı ‘Kongre onaylarsa’ diyerek belirsizliği sürdürmektedir. Peki Kongre kabul etmezse ne olacak? Türk çiftçisinin sırtına yük bindiren tarım ürünleri düzenlemesi tekrar devreye mi girecek?” diye sordu.

Suriye ve Hamas Dosyası

Özdağ’ın gündeme taşıdığı bir diğer başlık ise Suriye oldu. ABD’nin PKK/YPG bölgesine yaptığı yardımların durdurulup durdurulmadığının belirsiz olduğunu söyleyen Özdağ, “Türkiye’ye dayatılan ademi merkeziyetçi bir Suriye modeli mi, yoksa üniter bir yapı mı ortaya çıkacak, netlik kazanmış değil.” ifadelerini kullandı.

Hamas ile ilgili konuların da görüşmelerde yer aldığını belirten Özdağ, İsrail’e teslim edilmesi gündeme gelen esirler meselesinin Türkiye’nin aracılığıyla tartışıldığını kaydetti.

 “Egemenlik Çizgimiz Kırmızı Çizgimizdir”

Ümit Özdağ, basın toplantısını çarpıcı bir mesajla sonlandırdı:

“Türkiye’nin egemenliği, istiklali ve devlet saygınlığı hiçbir pazarlığın konusu olamaz. Washington’daki görüşmelerin Türkiye’ye maliyetini önümüzdeki günlerde daha net göreceğiz. Türk milleti, bu tabloyu dikkatle izleyecek ve sorgulayacaktır.”

Lozan Antlaşması ve Heybeliada Ruhban Okulu

1923’te imzalanan Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda egemenliğini tescil eden temel belgedir. Bu antlaşma ile:

Azınlıkların hakları net bir şekilde tanımlanmıştır.

Eğitim kurumlarının açılması ve faaliyet göstermesi Türkiye Cumhuriyeti’nin iznine ve denetimine bağlanmıştır.

Yabancı devletlerin veya dini otoritelerin, Türkiye’nin iç işlerine müdahale etmesi engellenmiştir.

Heybeliada Ruhban Okulu, 1971’de Anayasa Mahkemesi’nin kararları ve Yükseköğretim düzenlemeleri çerçevesinde kapatılmıştır. Lozan’a göre, azınlıkların eğitim hakkı vardır; ancak bu eğitim Türkiye Cumhuriyeti’nin milli eğitim sistemi ve denetimi içinde yapılmalıdır. Yani bağımsız, özerk veya yabancı otoritelere bağlı bir kurum açılması Lozan’a aykırıdır.

Ruhban Okulu Açılırsa Ne Olur?

Eğer Heybeliada Ruhban Okulu, ulusal mevzuat dışında, Patrikhane’nin veya yabancı baskıların talebiyle yeniden açılırsa:

Egemenlik Zedelenir
Türkiye’nin eğitim ve iç hukuk yetkileri fiilen dış baskıyla şekillendirilmiş olur. Bu durum, “Türkiye kendi kararlarını alamıyor” algısını doğurur.

Devlet Prestiji Sarsılır
Uluslararası alanda, Türkiye’nin temel ilkelerinden taviz verdiği yönünde bir tablo ortaya çıkar. Özellikle Lozan’ın ruhuna aykırı bir uygulama, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini tartışmaya açar.

Emsal Tehlikesi Oluşur
Ruhban Okulu’nun bu şekilde açılması, diğer dini veya etnik grupların da benzer taleplerle gündeme gelmesine yol açar. Bu durum ileride Türkiye’yi çok daha büyük siyasi baskılarla karşı karşıya bırakabilir.

Azınlık Hakları Meselesinden Jeopolitik Araç Haline Gelir
Batılı devletler ve ABD, bu örneği kullanarak Türkiye üzerinde sürekli baskı unsuru yaratabilir. Tıpkı Osmanlı dönemindeki kapitülasyonlarda olduğu gibi, iç meseleler dışarıya bağımlı hale gelebilir.

Heybeliada Ruhban Okulu meselesi küçük bir azınlık meselesi değil, doğrudan egemenlik, devlet prestiji ve milli bağımsızlık konusudur. Eğer okul, Lozan’ın çizdiği sınırlar içinde ve Türkiye’nin denetiminde açılırsa sorun teşkil etmez; ancak uluslararası baskılarla, Patrikhane’nin bağımsızlığı temelinde açılırsa, bu durum Cumhuriyet’in en temel kazanımlarından biri olan “ulusal egemenlik” ilkesini zedeler.

Ruhban Okulu’nun açılması, Türkiye’nin egemenlik çizgilerinin korunup korunamayacağının en somut testi olacaktır

yilmazparlar@yahoo.com

20 Ağustos 2025 Çarşamba

Ümit Özdağ’dan Tarihi Yayın-Yılmaz Parlar

  

“Bu Komisyon Bir Öcalan Komisyonudur, CHP Masaya Çekilmiştir”

Türk siyasetinde sözünü sakınmayan, birikimi ve cesaretiyle ezber bozan isim: Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı Umit-Ozdagdan-Tarihi-Yayin-2.png

Uzun bir aradan sonra katıldığı canlı yayında, yalnızca gündemi değil, Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek tartışmalara ışık tuttu.

Sözleri öyle sarsıcıydı ki, ekran başındaki milyonlar nefesini tutarak dinledi. Her cümlesi tarihe not düşülen, siyaset sahnesinde cesaretin ve milli duruşun adı olarak kayda geçti.

Programda Öne Çıkan Çarpıcı Başlıklar

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı Umit-Ozdagdan-Tarihi-Yayin-3.png

 “Bu Komisyon Bir Öcalan Komisyonudur”
Özdağ, Meclis’te kurulan komisyonu sert sözlerle eleştirdi:
“Bu komisyonun görevi anayasa yapmak değil, Öcalan’a meşruluk kazandırmaktır. Onu bir mahkum statüsünden çıkarıp siyasi figür haline getirmeye çalışıyorlar.”
Türkiye’deki birçok sis perdesini aralayan bu tespit, sürecin arka planını gözler önüne serdi.

“CHP, Öcalan’ın Israrı ile Masaya Çekildi!”
“CHP bu komisyonda olmamalıydı. Öcalan’ın ısrarıyla CHP masaya çekildi. Eğer CHP olmazsa tablo AK Parti, HÜDA-PAR, MHP ve DEM Parti’den ibaret kalacaktı. Bırakın kendi kendilerine otursunlardı.”

 “Cumhuriyet’i Kuran Parti Bu Masada Yer Almamalıydı.”
Atatürk’ün emaneti olan CHP’nin, laik cumhuriyetle sorunu olan partilerle aynı masaya oturmasını “tarihsel bir hata” olarak nitelendirdi.

 “Halk Bu Süreci Desteklemiyor, Sonu 2015’e Benzer!”
Özdağ, halkın desteği olmadan yürüyen bu sürecin tehlikelerine dikkat çekti:
“PKK’nın talepleri her geçen gün artıyor, küstahlaşıyor. Bu gidiş, 2015’in terör ortamına benzer bir felakete yol açar.”

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı Umit-Ozdagdan-Tarihi-Yayin-5.png

 “Numan Kurtulmuş’un Sözleri Kandil’de Göbek Attırıyor!”
AK Parti’nin korku dolu açıklamalarını eleştirerek:
“Türkiye büyük bir devlettir. Korku siyaseti Kandil’i sevindirir.” dedi.

 “Diyanet, Ateizmi Geliştirme Derneği’nden Daha Etkili!”
Son hutbeleri sert sözlerle eleştiren Özdağ, çarpıcı bir tespit yaptı:
“Bugünkü Diyanet’in uygulamaları, ateizmi ve deizmi adeta besliyor.”

“20 Milyon Sosyal Yardımla Yaşıyor, Yaşlı Vatandaş Şeker Cebine Koyuyor.”
Türkiye’nin derin ekonomik krizine vurgu yaptı:
“Artık kriz değil, buhran yaşıyoruz. İnsanlarımız açlıkla, çaresizlikle sınanıyor.”

Prof. Dr. Ümit Özdağ, yalnızca bir siyasetçi değil; bir devlet adamı, bir güvenlik stratejisti ve halkın sesi olarak tarihe geçiyor.
Onun cesur dili, entelektüel donanımı ve milli duruşu; Türk siyasetinde nadir rastlanan bir netlik ve vizyon ortaya koyuyor.

Bugün ekran başında milyonları derinden etkileyen bu yayın, yalnızca bir program değil, Türkiye’nin uyanışı için bir dönüm noktasıdır.
Türkiye, Özdağ gibi bilgiyle donanmış, yürekli ve kararlı bir lidere sahip olduğu için şanslıdır.

yilmazparlar@yahoo.com

23 Temmuz 2025 Çarşamba

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 51. Yılı Kutlama-Yılmaz Parlar

  

20 Temmuz’un Ruhu, Bugünün Güvencesidir

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 51. Yılı Hidiv Kasrı’nda Tarihe Not Düşüldü

Kıbrıs Barış Harekatı sadece askeri bir zafer değil, bir milletin kaderini değiştiren şanlı bir direnişin adıdır.

51 yıl önce atılan bu adım, bugün sadece Kıbrıs Türk halkının değil, tüm Türk milletinin onuruyla dimdik ayakta durduğunun sembolüdür.”

Hidiv Kasrı’nda Tarih Canlandı

22 Temmuz 2025 Salı günü, İstanbul’un en gözde tarihi mekânlarından Hidiv Kasrı20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 51. yılına yakışır şekilde anlamlı bir resepsiyona ev sahipliği yaptı.

Etkinlik, Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi tarafından, KKTC İstanbul Başkonsolosluğu himayelerinde düzenlendi. Katılım üst düzeydi:

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tata, İstanbul Valisi Davut GülİBB Başkan Vekili Nuri AslanKolordu Komutanı ve yüksek rütbeli subaylar, Gaziler, Türk Kuzey Kıbrıs Türk Ticaret Odası Derneği (TKKTTO) Başkanı Uğur Özgöker, DMW Uluslararası Diplomatlar Birliği Başkan Vekili Halil Sert, Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Zehra Bilge Eray, Büyükelçi Şakir Alemdar, KKTC Başkonsolos ve Konsolosu, Eski KKTC İstanbul Konsolosluğu eski ekonomi ataşe Cahit kayıarslan , İpek Yolu Kamu Diplomasisi ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Başkanı Seyfullah Türksoy, Mavi Vatan'ın geliştiricisi, Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezinin kurucusu Cihat Yaycı başta olmak üzere bürokratlar, iş dünyası temsilcileriSivil toplumun ve diplomasinin seçkin isimleri elit davetliler katıldı. 

Zehra Bilge Eray: “O bayrak yere düşmeyecek”

Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şube Başkanı Zehra Bilge Eray, açılış konuşmasında hem duygusal hem de kararlı bir duruş sergiledi:

“Kıbrıs Türkü, özgürlük uğruna her türlü bedeli ödemeye hazırdır. Mücahitlerimiz, Mehmetçiklerimiz ve aziz şehitlerimizin kanlarıyla dalgalanan bayrağımız asla yere düşmeyecek!”

Vali Davut Gül: “Kıbrıs Türküyle sonsuza kadar beraberiz”

İstanbul Valisi Davut Gül, Türkiye'nin Kıbrıs Türk halkının her zaman yanında olduğunu hatırlatarak şunları söyledi:



“Bugün Gazze’de yaşananların benzerini 60 yıl önce Kıbrıs’ta yaşadık. O gün Mehmetçik Kıbrıs’a nasıl omuz verdiyse, bugün de Türkiye dimdik arkasındadır.”

Ersin Tatar: “Kıbrıs Türkü yalnız değildir, asla da olmayacaktır”

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, yaptığı kapsamlı konuşmada hem geçmişe hem geleceğe ışık tuttu. Öne çıkan ifadeleri şöyle:

“Kıbrıs Barış Harekatı, bir milletin topyekûn imhaya karşı direnişinin adıdır. Biz toprağımızda barış için, özgürlük için, Türk kimliğimizle yaşamak için direndik. Mehmetçik geldi, destan yazdı. Ve bugün, Mavi Vatan’ın kalbinde egemen bir Türk devleti olarak Kuzey Kıbrıs dimdik ayakta!”

Tatar, Türkiye’nin sağladığı yatırımlar, su ve enerji projeleri, altyapı hamleleri ve tanıtım faaliyetleri sayesinde KKTC’nin her geçen gün güçlendiğini vurguladı:

“Bizi federasyon masallarına mahkûm etmek isteyenlere buradan, İstanbul’dan sesleniyorum: Bu millet o gün direndi, bugün de yolundan sapmayacak!”

Hidiv Kasrı’nın Tarihi Önemi

Etkinliğe ev sahipliği yapan Hidiv Kasrı, sadece mimari güzelliğiyle değil, tarihi ruhuyla da dikkat çekti.

1907 yılında Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu ve Mısır’ın son Hidivi Abbas Hilmi Paşa tarafından yaptırılan bu kasır, Boğaz’ın incisi olarak bilinir.

Osmanlı’nın Mısır üzerindeki etkisini yansıtan yapı, İstanbul’un en zarif ve anlam yüklü köşklerinden biridir.

Barışın, özgürlüğün ve egemenliğin konuşulduğu böyle bir günde, böylesi bir mekânda toplanmak, adeta tarihle bugünü birleştiren sembolik bir mesaj oldu.

 “20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’a çıkan Mehmetçik, sadece bir toprak parçasını değil, bir halkın geleceğini kurtardı. Bugün Hidiv Kasrı’nda verilen mesaj şuydu: Ne geçmişimizi unuturuz, ne geleceğimizi başkalarına bırakırız. Egemenlik bizimdir, Kıbrıs Türkü yalnız değildir!”

yilmazparlar@yahoo.com

18 Haziran 2025 Çarşamba

Zafer Parti Başkanı Ümit Özdağ, BERAAT-Yılmaz Parlar

 Zafer Parti Başkanı Ümit Özdağ BERAAT…

149 Günlük Hukuksuzluk Bitti,

Ümit Özdağ’a BERAAT!

Silivri’den Türkiye’ye Adalet Mesajı, Özdağ Suçsuz!

Yargı Direndi, Hakikat Kazandı, Demokrasi Silivri'den Yükseldi

Türkiye Kazandı, Hukuk Kazandı, Demokrasi Kazanacak

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, 17 Haziran 2025 tarihinde yargılandığı davada yaptığı çarpıcı savunma sonrası beraat etti.

Bu karar, yalnızca bir bireyin değil, bir ülkenin adalet duygusunun yeniden inşası açısından tarihî bir dönüm noktası olarak kayda geçti.

Silivri Cezaevi’nde yaklaşık 149 gün süren tutukluluğun ardından, hukuk adına verilen bu karar, adaletin hâlâ mümkün olduğunu gösterdi.

Özdağ’ın “hukuk cinayeti” olarak nitelediği iddianameye karşı yaptığı savunma, yargı bağımsızlığı, ifade özgürlüğü ve siyasi baskılara direnişin güçlü bir manifestosu niteliğindeydi.

Duruşma Günü

 Türk Milletinden Büyük Destek

Duruşma günü Silivri Adliyesi önünde adeta bir birlik ruhu hâkimdi. Zafer Partisi Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Ali ŞehirlioğluGenel Merkez Yöneticileriİstanbul İl Başkanı Hakan Akşitİl Başkan Yardımcısı Elvan Ersoy, çok sayıda il ve ilçe başkanı ile birlikte çeşitli partilerden liderler ve partililer, Özdağ’a destek vermek için salondaydı.

Türk milletinin farklı kesimlerinden yükselen bu dayanışma, davanın yalnızca bireysel değil, ulusal bir mesele olarak görüldüğünü ortaya koydu.

Zafer Otağı’na Vefa Ziyareti

Kararın ardından Ümit Özdağ, kar kış demeden cezaevi önünde kurulan “Zafer Otağı”nda nöbet tutan partililere vefa ziyaretinde bulundu. Çaylar içildi, teşekkürler edildi, duygular paylaşıldı.

Bu buluşma, yalnızca bir siyasi liderin halkıyla olan bağını değil, bir inancın, sabrın ve mücadelenin ortak zaferini simgeledi.

Savunmadan Satır Başları

 Adalet, Cesaret ve Gerçekler

Savunmasının başlangıcında, Özdağ, iddianamede delil olarak sunulan imzasız, mühürsüz ve isimsiz belgeleri sert şekilde eleştirdi. “Benim adım bile geçmeyen bir belgeyle yargılanıyorum” diyerek hukuki temelsizliğe dikkat çekti.

AKP ya da MHP üyelerinin suçları nedeniyle Erdoğan veya Bahçeli yargılanıyor mu?” sorusu ise salonda derin yankı uyandırdı.

“Suçsuzluğumu biliyorlar ama baskı var”

Savcılığın Kayseri’deki olayları, kendi paylaşımlarıyla ilişkilendirme çabasına karşı çıkan Özdağ, Kayseri Emniyeti’nin resmi raporlarında ne kendi hesabının ne de partinin resmi hesaplarının yer almadığını belgeledi.

“Hâkim Bey, Korkmayın”

Savunmasının sonunda Özdağ, hakimlere tarihi bir çağrı yaptı:

“Adalet için cesaret gerekir. Allah’tan başka kimseden korkmayın. Beraat kararı verin, çünkü bu yalnızca benim değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti kimliğinin sınavıdır.”

Ve karar geldi: BERAAT

BERAAT…

Bu Sadece Bir Mahkeme Kararı Değildir

Bu beraat kararı, yalnızca Ümit Özdağ için değil, ifade özgürlüğü, hukuk devleti ilkeleri ve demokrasi için mücadele eden herkes için bir umut ışığı oldu.

Türkiye, bir kez daha gösterdi ki; karanlık ne kadar derinleşirse derinleşsin, adalet ışığı er ya da geç parlayacaktır.

Dış basında da geniş yankı uyandırması beklenen bu beraat kararı, Türkiye’nin demokratik kazanımları açısından önemli bir örnek teşkil edecek.

yilmazparlar@yahoo.com

7 Haziran 2025 Cumartesi

Medyum Koray Aksoy’dan Siyasi Öngörü

  

Türkiye’de Yeni Bir Dönemin Eşiğindeyiz

Bayram tebriği vesilesiyle görüşmemizde, Çınarcık’ta ikamet eden tanınmış medyum Koray Aksoy, Türkiye’nin siyasi geleceğine dair dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.

Gözlemleri ve sezgileriyle yıllardır kamuoyunun ilgisini çeken Aksoy, içinde bulunduğumuz süreci “Türkiye’nin demokratik dönüşümüne kapı aralayan bir eşik” olarak tanımladı.

Aksoy, Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın, kamuoyunda sıkça dile getirildiği üzere 11 Haziran tarihinde özgürlüğüne kavuşmasının beklendiğini, ancak bu sürecin temmuz ortasına doğru net gerçekleşeceğini öngördü.

Ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da hukuki sürecinin olumlu bir yönde ilerleyeceğini, onun da yakın dönemde özgürlükle buluşacağını dile getirdi.

Bu gelişmelerin yalnızca bireysel değil, Türkiye’nin demokratik geleceği açısından da simgesel anlamlar taşıdığına dikkat çeken Aksoy, "Bu iki siyasi figür, Türkiye'nin demokratik prestijini uluslararası düzeyde artıracak, toplumsal barış ve katılımcı yönetim anlayışını yeniden inşa edecek öncülerdir" ifadelerini kullandı.

Medyum Aksoy, erken seçime dair güçlü sinyaller aldığını da sözlerine ekleyerek, Türkiye’de siyasi dengenin değişmeye başladığına işaret etti.

Ancak bu değişimin radikal değil, halk iradesine saygılı, anayasal sınırlar içinde gelişen bir yeniden yapılanma süreci olarak yorumlanması gerektiğini vurguladı.

Aksoy, "Zafer Partisi’nin ve Ekrem İmamoğlu'nun temsil ettiği çizgi, toplumda karşılık bulmaya devam ediyor. Fakat bu yalnızca oy oranlarıyla değil, halkın adalet, liyakat ve özgürlük taleplerine verdikleri yanıtlarla da ilgilidir. Türkiye bu süreçten kazançlı çıkacaktır" diyerek, bu liderlerin yükselişini demokrasinin ve hukukun bir zaferi olarak değerlendirdi.

Uluslararası kamuoyunun da bu süreci yakından izlediğini söyleyen Aksoy, Türkiye’nin demokratik kültürüne olan güvenin artacağını ve bu güvenin, dış ilişkilerden yatırımlara kadar birçok alanda pozitif yansımaları olacağını belirtti.

“Türkiye, farklı seslerin özgürce ifade edilebildiği bir ülke olarak yalnızca bölgesinde değil, dünyada da demokratik duruşuyla örnek bir konuma ulaşacaktır” sözleriyle konuşmasını tamamlayan Aksoy, bayramın hoşgörü ve birlik mesajlarını da unutmadı: “Umarım bu bayram, herkes için adaletin, barışın ve huzurun yeniden filizlendiği bir başlangıç olur.”

yilmazparlar@yahoo.com

Türk Kadınının Rolü ve Türk Tarihinin Kökenleri-Yılmaz Parlar

    Aydınlar Ocakları 53. Şura'sında Türk Kadınının Rolü ve Türk Tarihinin Kökenleri Konuşuldu Aydınlar Ocakları'nın 10-11-12 Ekim 2...